Permakültür

Amaç, Yaklaşım

Yapılaşması, kalabalığı, kaosuyla çoğu zaman bir eziyete dönüşen büyük şehirler gerçekten tek alternatifimiz mi? Ülkemizde de bilinçli ve tercih edilen kır yaşamı olabilir mi? Doğadan ayrı düşmeden, tüketim çılgınlığına kapılmadan yaşamak mümkün değil mi? Şehirli çiftçi olabilir mi? Bu gidişler, bu arayışlar bir akım ya da moda mı? Yaşamlarına tanıklık ettiğimiz insanlarla birlikte yeniden sesli düşünüyoruz. Yaşadığımız şehirleri yeniden gözden geçiriyoruz. Bize sunulan modellerin haricinde kendi rengimiz ve biçimimizle bir yaşam alanı kurmak mümkün mü sorgusunu dile getiriyoruz.

Her şeyin kent yaşamı üzerine kurgulandığı bir dünyada, bu yaşam denemeleri ütopik mi?

Temelde tanıklık metodunu kullanacağımız anlatımızda cevabını aradığımız sorularımız olacak. Bu kadar zaman büyük şehirlerde olmuş bitmiş insanların bir anda üstüne sinmiş şehirlilikten kurtulması mümkün mü? Yapılan şeyler çok önemli ancak pratik hayattaki karşılıkları nasıl ve neler barındırıyor? Doğayla hiç ya da çok az ilişki kurmuş insanlar, kırda başlangıcı nasıl yapıyorlar? Bu bir buluşma mı yoksa doğayla mücadele mi? ‘Doğanın bize değil bizim doğaya ihtiyacımız var’ her türlü durumda arkasında durulabilen bir söz mü? Doğayla sürekli savaşmış ya da mücadele etmiş toplumsal hafızalara sahip insanların bir anda başka türlü bir ilişki kurmaları mümkün mü? Şehirli çiftçi olabilir mi, bu yaşam sonradan tercih edilebilir mi?

Filmimiz merkezine ‘kırda ortaklaşa bir yaşam kurmak’ için şehirden gidenleri alıyor. Başka bir yaşam mümkün sözüne taraf da olsak bu hikâyelere bakışımız bir güzellemeye dönüşmüyor. Bu yaşam denemelerinde, varedilenlere tanıklık ettiğimiz gibi işlemeyen, yürümeyen, çelişen durumlarına da yer veriyoruz.