Evlilik miydi, insanlar bana eziyet etmek için sıraya mı girmişti, yoksa başka bir şey miydi, ben hâlâ adını koyamadım” diyor 12 yaşında evlenen F. “Evcilik” isimli belgeselin tanıtımında.
Bingöl Elmas bu kez de “Evcilik”te Türkiye’nin çok önemli bir sorununu işliyor: Çocuk gelinler. İlk kez geçtiğimiz hafta bağımsız film festivali İf’te gösterimi yapılan belgeselini konuşmak için buluştuğumuzda, anlattıklarının bana hissettirdiklerini tarif etmek zor. Mesela sabahları erkenden kalkıp gizlice ip atlayan çocuk gelinlerden, “Bana anne demeyin, utanıyorum” diyen çocuk annelerden bahsediyor. Elmas’ın da belirttiği gibi bunun hepimizin sorunu olduğunu anlamak için mutlaka görün bu belgeseli. Bugün 19.00’da İstanbulMaçka G-Mall’da, 01 Mart saat 17:30’da AnkaraAFM CEPA’da, 03 Mart saat 15:30’da İzmir Cinebonus Kipa Balçova’da...
* Belgeseldeki kişileri nasıl ikna ettiniz konuşmaya?
Çok mahrem bir alan bu. Öncelikle size güvenmeleri, inanmaları gerekiyor. Ben de biraz kendimden bahsettim. Karşılıklı hikaye paylaştık diyelim. Çünkü belgesel yaparken sadece insanların hikayelerini alıp gelmiyorsunuz. Onlarla bir ilişki kuruyorsunuz, sonra dostluğa dönüşüyor bu ilişki. Aslında dertleşiyoruz gibi bir şey.
* “Benim yaşadıklarımı anlatmam bu sorunun çözümüne yardımcı olabilir” gibi bir motivasyonları var mıydı?
Tabii. Mesela İç Anadolu’daki karakterimiz aslında çok ağır şeyler yaşamış, gizlemek istediği bir dolu şey var. Ama şuna inandı, “Ben olanı biteni anlatırsam aynı şeyleri yapmak üzere olan insanlar bunu görüp durabilirler belki”. Diğer bir karakterimiz bütün bu süreci geride bırakmış, şimdi bir kadın derneğinin yöneticisi. Aslında beni çocuk gelinlere götürmesi için bir araya gelmiştik biz. Beraber yolculuk yaptık, bir yerlerde kaldık. O arada fark ettim ki kendisi de bir çocuk gelinmiş. Onu ikna etmeye çalıştım. Başta “Yok ben anlatamam” dedi.
* Bu sanılanın aksine sadece Türkiye’nin doğusunda olan bir şey değil diyorsunuz...
Hepimiz dönüp bir kuşak öncemize ya da etrafımıza bir bakalım. Büyük bir çoğunluk bir çocuk geline, küçük yaşta anne olmuş birine rastlayacaktır. En steril ailelerde bile bunlara rastlıyoruz. Uzmanlar bununla ilgili her iki evlilikten biri diyor. Türkiye’de meseleleri genelleyip, önyargılarda bulunup, kendimizin dışına atmak gibi bir alışkanlığımız var. İnsanlar “Çocuk evlilik doğunun ve cehaletin meselesidir” diye algılıyor. Bunu yaptığınızda bir sorunu kendi dışınıza atmış oluyorsunuz, onunla ilgili çözüm üretmekten vazgeçiyorsunuz. Oysa her yerde var bu mesele. Doğudaki durum bilinen bir şey. Ama diğer bölgelerin hepsinde de hâlâ yaygın bir şekilde devam ediyor. Mesela İç Anadolu’daki karakterimiz şunun isyanı içinde: “Herkes Doğu diyor ama İç Anadolu’nun halini görmüyorlar bile...”
Belgeselde yaşadıklarını anlatan çocuk yaşta evlendirilmiş gelinlerden biri de Naze.
13 yaşındayken 40 yaşında bir adamla para karşılığında zorla evlendirilmiş.
“Eşi için bu bir kötülük değil”
* Eşleriyle görüştünüz mü?
Evet. Doğu’daki karakterimizin eşi filmde yer aldı mesela. O da kendi açısından anlattı. Kendi normları içinde bunu yapıyor doğal olarak. Siz onun eğitimini eksik bırakırsanız, onun tepesine bomba yağdırırsanız, yarattığınız ekonomik sisteminizle yoksul halde bırakırsanız ve onun tek bildiği model de buysa eğer doğal olarak bunu uygulayacaktır. Buradan batılı bakışıyla bakıp “Cehalet bu” demek ahkam kesmek olacaktır. “Kötü adam, yaşlı adam, hiç mi utanmadın böyle bir şey yapmaya“ demek doğru değil. Onun için bu bir kötülük değil.
O, o kadını seviyor da, kolluyor da... Öfkemizi, tepkimizi ona yöneltemeyiz. Haksızlık olur.
12 yaşında evlenen F. annesiyle...
“Anne demeyin, utanıyorum”
Kızlar erkekler gizlice gidip oyun oynuyorlar. Bir tanesi sabah erkenden kalkıp kimsenin görmediği bir yerde ip atlıyor. Çocuğunu oyuncak bebeğine benzetip ağlayan oldu. Hepsi de “Bizim aklımız çocukluğumuzda kaldı” diyor. Bir tanesi kardeşiyle didişir gibi didişiyor çocuğuyla mesela. Birlikte büyüyorlar. Yan yana gördüğünde bunlar kardeş dersin. Çocuğunu hayatı için bir engel olarak görüyor ve bunu açık yüreklilikle de söylüyor. Mesela başka bir çocuk damadın çocukları “abi” diye hitap ediyorlar babalarına. Dedesini baba olarak görüyor. Bir diğer çocuk gelin “Bana insanların arasında anne demeyin utanıyorum” diyor çocuklarına.
“O kadar küçüktüm ki adam bile kıyamadı bana”
Naze: “Sadece korkuyordum, Allahım diyordum bu adam bana ne yapacak onu düşünüyordum. Kimse anlatmadı mesela ‘İlk gece böyle ilk şöyle’ demediler bana yani. Ben dokuz gün öyle kaldım adamın eli benim elime değmemişti yani düşün o kadar küçüktüm,
adam kıyamadı bana. Hayriye: “12-13 yaşımıza geldiğimizde artık sokakta oynamayacağımız kocaman kız olduğumuz söylendi ve ondan sonra baskı altına alınmaya başladık.”
Şaziye: “12 yaşındaki çocuğun sevgisi mi olur ya! Her gördüğü şeye heveslenir yani. Güzel bir şeye güzel söze heveslenir sever.
Güzel giysiye güzel geziye, hepsini de sever heveslenir.”
F.: “İlk geceyle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Halasının kızı yatak odasına girip bana bazı şeyler anlattığında ki ben zaten çok korktum o anda. Hani derler ya başından aşağı kaynar sular döküldü.”